29 Haziran 2009

yeniye doğru yola çıkarken...~


Avrasya steplerinin buzlarda yatan gizemli bir halkı olan İskitlerin şefleri, güneye doğru bir göçe koyulmaya, ya da batıyı fethetmek için bir savaşa girişmeye karar vermek için, bir ateşin başında toplanıp, uzun uzun derin düşünmeye otururlarmış. Günler hatta aylar alabilen bu karara varma sürecinin sonunda, bir kez karar verildi mi bunun artık geri dönüşü yokmuş. Ailelerini ve mallarını at arabalarına yükler yüklemez, dönüp arkalarındaki herşeyi yakarlarmış; köprüleri, evleri, ekinleri ve yanlarında götüremedikleri herşeyi.*

*D'anna Stefano Elio "Tanrılar Okulu"

...Kıssadan hisse...

24 Haziran 2009

Ben bir CeViz Ağacıyım Gülhane ParKında...

30 yıl sonra 2 kadın çıkıp geldi annemim lise fotoğraflarından...
Geçen pazar anneannemlerdeydim ben annemle.
Annem tam 30 yıl sonra lise arkadaşlarıyla buluştu, hayatımda yaşadığım en ilginç karşılaşmalardan biriydi heralde, en duygulusu, en sıcağı...
79 mezunu benim annem yani o zamanlarda liseyi üniversite gibi okuyanlardan, bir sürü olay gülle gibi düşmüş hayatlarına, arkadaşları öldürülmüş, dövülmüş, okulları birgün açıksa birgün kapalıymış bu olaylar yüzünden.
Ben annemin lise anılarıyla büyüdüm;
"Sen oyna Ayhan sen oyna", "hakeme dikiz", "meşhur Sultan Ahmet börekçisi, köftecisi",
"ada gezileri", olaylar, kavgalar, eylemler...
Bu 3 genç kız bunların hepsini birlikte yaşamışlar, hepsini birbirlerine anlatmışlar, buralara hep birlikte gitmişler...
Eve gelir gelmez bir cümbüş, sarılmalar, ağlamalar..
Bütün gün kendimi düşündüm, 30 yıl sonraki halimi, nerde, nasıl, kimle olacağımı, en samimi 2 arkadaşımla buluştuğumda 30 yılımı nasıl özetleyeceğimi...
O gün sanki bu 3 kadın lise yıllarına geri döndüler, öyle duygulandım ki...
Ve bir sürü şey farkettim hayata dair:
* Mesela konuşulan konular hiç değişmiyor hayat boyunca;
Bir arkadaşları lisedeyken sözlü olduğu erkek arkadaşından çocuk askere gidince ayrılıyor ve kız daha sonra başkasıyla evleniyor. Bu olayın üstünden tam 30 yıl geçmiş ve kadın hala lisedeki sözlüsünü görmek istiyor en azından bir defa belki de günah çıkarmak için bilmem ki...
* Aşk mı kader mi bilmem ama eğer biri sizi birgün bir yerde bulacaksa muhakkak bulur ve siz onunla olursunuz ama mutlaka.. (bu biraz uzun ama öyle ilginç ki tüylerimi diken diken etti dinlerken belki uzun uzun anlatırım daha sonra ama aşkın gücü bu dedim)
* ve annemin belki de bugüne kadar tanıdığım en içten, en sıcak, en samimi en eğlenceli arkadaşlarıyla tanıştım geçen pazar, sanki aynı yaştaydık ya da ben bu 3 kadınla 30 yıl önceyi yaşadım bilmiyorum bence bu hayattaki en iyi, en sağlam arkadaşlar okul yıllarında kuruluyor.

Bu yazı böyle uzar gider daha daha...=)

İşte böyle azizim, ah ah...

Ben 9 yaşlarında filandım heralde, müzik cdleri mp3ler filan yoktu, kasetlerimiz vardı ablamla benim=)
Evde yalnız kalınca -ki kalırdım sık sık=)- dj'cilik oynardım ben=)
Evdeki kasetleri sevdiğim şarkılara sarardım
Bir de konuşurdum şarkı aralarında oohh=))
En çok da Yaşar çalardım "Cezayir Menekşesi"...

not: bir de Rende vardı hayatımın geçen döneminde ayça'nın deyimiyle atom karınca o da Afrika Menekşeleri hakkında yazardı sayfalarca, o da ayrı bir mevzu ama apayrı=))

Böüüghhhh=((


Şu sıralarda bir konser oluyor olması lazım, iç güçlerimle ancak bir gün erteletebildim.
Ben gidemedim, halbuki ilk duyduğum günü hatırlıyorum da=(

18 Haziran 2009

-Yaza dair-

Hep mutsuz şeyler yazıyorum, son zamanlarda farkındayım.
Ama şu anda mutluyum (en azından bazı şeyleri gözardı edersem).
Bu yaza dair çok güzel hayallerim var, her bir arkadaşımla tek tek=)
Konserler, serin esen rüzgarlar, tatiller, yeni yeni mekanlar, bekleyin=)
Umarım hepsini gerçekleştirebilirim..=)
Ve Bahar seni çok özlemişim, iyi ki geldin, iyi geldin bana.=)

17 Haziran 2009

sometimes, fate throws two lovers together only to rip them apart.

Bir dönem daha biter ve kapanır perdeler...(Animals were Gone)

Woke up and for the first time the animals were gone
It's left this house empty now, not sure if I belong
Yesterday you asked me to write you a pleasant song
I'll do my best now, but you've been gone for so long

The window's open now and the winter settles in
We'll call it Christmas when the adverts begin
I love your depression and I love your double chin
I love 'most everything that you bring to this offering

Oh I know that I left you in places of despair
Oh I know that I love you, so please throw down your hair
At night I trip without you, and hope I don't wake up
'Cause waking up without you is like drinking from an empty cup

Woke up and for the first time the animals were gone
Our clocks are ticking now so before our time is gone
We could get a house and some boxes on the lawn
We could make babies and accidental songs

I know I've been a liar and I know I've been a fool
I hope we didn't break yet, but I'm glad we broke the rules
My cave is deep now, yet your light is shining through
I cover my eyes, still all I see is you

Oh I know that I left you in places of despair
Oh I know that I love you, so please throw down your hair
At night I trip without you, and hope I don't wake up
'Cause waking up without you is like drinking from an empty cup
neyi sevsem
kime dokunsam
saçların akıyor yıllardır parmaklarımın arasından
ben kendime ne yaptım, sana ne yaptım ........?
hatırlıyor musun
ne aptalca şeylere güler
sonra mutluluktan ağlardık sevişirken
aşkın ve birbirimizin derin kucağında

M. M.

benim göğsüm amber, tenim kehribar
kelimeleri tütsüler şiirlerim
divanımda bir sap acı karanfil gülümser
gel oku beni gecele benim divanımda
koynumdaki kelimeleri al
parmaklarımın arasından tesbih taneleri gibi akar
tabakandaki tütünle gecelerini sararım
ben sardıkça ışır gümüşün
ben sardıkça birkaç ay bedir

M. M.
birkaç ay birden batar

15 Haziran 2009

Dünyanın sEsleri ve Benim Hasta Kulaklarım=))

Tuğçe sana bu acı gerçeği burdan açıklamak istemezdim...
Ama söylemem lazım artık böyle olmuyor,
Sana,
ne o her kullandığında masaya attığın kalemlerin, ne var gücünle bastığın klavyenin tuşları, ne bir hınçla çevirdiğin sayfalar, ne çiğnediğin sakız, ne sürekli vurduğun çöp tenekesi ne de kapı evet kapı her defasında var gücünle çarptığın kapı,
Onlar sana birşey yapmadılar Tuğçe onlar masumlar, artık onlara eziyet etmekten vazgeçç!!!

not1: Suçu başkalarında ara Tuğçe, her zaman sessiz şeyler ses yapanlardan daha suçludur, gel sen beni dinle.
not2: Evet biliyorum hasta olunca sesler insanın kafasında daha da bir büyür ve evet biliyorum ben hasta olunca daha da bi gıcık, daha da bir sevimsiz daha da bir çekilmez oluyorum =)))))
not3: ve bunları okuduktan sonra sakın hareketlerini değiştiriyim deme ben senin o haşin halini seviyorum=)))

Çizgiler---___---

Çizgiler var elimde
bazen belirginleşiyorlar..
Uzun, kısa,, yuvarlak,,,
Uzuyor, kısalıyor, kızarıyorlar.
Hayat, iş,, aşk,,, ölüm,,,,
Değişiyorlar mıdır dersin?
Sonu nerelere çıkar bilir misin?
Sana da uğrarlar mı,
Ne dersin?

12 Haziran 2009

Sevimli misin çOcuukk???

Bazen herkesten sıkıldığın oluyordur
Fişi çekip dükkanı kapatasın geliyordur
Kavgası, tasası, savaşı, aşkı, derdi........
(son dönemde beni eğlendiren şarkılardan klibide aynı derecede eğlenceli olmuş bence=))

Bu videoyu kapat: Yalın - Ah Be Kardeşim

10 Haziran 2009

İşte Böylee...










Hava öyle güzel ki,,
Hani böyle yazın denizden çıkıp duşunuzu alıp, ifil ifil elbiselerinizi üzerinize geçirdikten sonra arkadaşlarla buluşup hafif birşeyler yemeğe gidersiniz, sonra da Bodrum'un en sevdiğiniz barında o güzel grubu dinlemeye..

Yo yo hayır gerçekten sadece ders çalışmak istiyorum gerçekten çok istiyorum, ders çalışmak istiyoruuummmmm...........

8 Haziran 2009


ben senle uyurken küpelerim kulaklarıma batsa, çıkarsam sana versem sen avucunun içinde tutsan.
Sonra bir sabah uyandığında küpelerim avucunda olsa,
sen onlara baksan,
anlasan...

7 Haziran 2009


Sanki geri sayım başladı birşeylere..
Heyecanlı, korkutucu, 
ellerimi iki yana bıraktım, bekliyorum... 

1 Haziran 2009

işte bir bahar daha böylece geçti, hoşgeldin yaz hoşgeldin...
ve beynimde;

her yağış bir başka kalkışmaya gönüllü
ve kim neye erse bu geçişte
bir tomurcuk bir gözyaşı mutluluk işte
her bahar arifesinde korkulu bir kimsesiz gecenin
aklım elim yüreğim kirişte hep biraz korku biraz yalan telefon
seslerinde . . . . .

ya yine boş koridor ıslaklığıysa ve beton efesi
bütün fakir çocukluklarda . . . .

ama herşey sırasını beklerken
mukaddes bir kuytuda
senden umut kesenin hüzün kesesinde bir yavru
herhangi bir anne kadar kanguru

işte bahar işte sevda işte tomurcuk bir bakıma
ağzım mavi ıslaklığının uçurumunda
rüyayla gerçeğin arafında
hep iyinin aşkın tarafında


ve
değmediğim yerin kalmayıncaya
bu bahar sonsuza tomurcuklanmaya
ben sana sen çatlak bir anadoluyu kucaklamaya
bu bahar aşk için hazır
hazır vazgeçmeye
adının bile baş harflerinden
kayıtsız bir sarhoşluğun her gün erkenden sabah oluşundan
her şeyi biraz şakalaştıran bakışından
şakadan başka izahı olmayan bu kalp ağrısından

ve
bahanesi bir yürek
bir et
bir bedenin içine girmek !

hazır bu bahar
akılsız ! bir yeşermenin şahane hasadına
hazır nur topu bir yaşama sevincini kundaklamaya . . . . 

unutma baharda çiçek olan
meyvedir yaza . . . .
bu erik tanesi bu şakacı bahar çiçeği
her dem taze kalsa . . .


Ki bu bahar hazırdı aşka,
Ki bu bahar herşeyden vazgeçilmişti aşk için, sonra aşktan vazgeçilmek zorunda kalındı vazgeçilen şeyler bir bir gidince..