efendim merhabalar;
bu haftasonu Ankara'ya gittim cümle aleme söylediğim üzere, duymayan kaldıysa bir de burdan ilan ediyim dedim=))
hayatımda gerçekleştirdiğim en güzel yolculuklardan biriydi bir kere.
Bir sürü şeyi aynı anda hissettiğim bir haftasonuydu.
Aslında yazması baya zor, gözümde bir küçük kamera olaydı keşke, bir de kalbimde hismetre=))
Kısa Kısa Ankara o zaman;
1. Öyle sırtına çantanı vurup gecenin bilmemkaçlarında otobüse binmek çok güzelmiş bir kere, tekrardan özgür olduğumu hissettim ve genç olduğumu ve ikisi de herşeyden biraz daha iyi hissettiriyor kendimi..
2. İlk hissettiğim şey soğuktu heralde ki otobüsten indiğimde üzerimde oraya götürdüğüm en kalın şeyler vardı üzerimde baya zorlu olacağını bu konuda daha o anda anlamıştım öyle de oldu, tabiri caizse bi tarafım bişeyim nasıl isterseniz öyle diyin "dondu"=))
3. İlk kez 4 yıl önce gelmiştim buraya ve çok iyi bir anı olmamıştı benim için onun tedirginliği vardı bir yandan üzerimde, acaba yine öyle mi olacaktı, ama daha ilk andan anlamıştım ki ne ben 4 sene önceki bendim artık ne de Ankara benim için 4 sene önceki "Ankara"ydı.
4. Sonra yüzüncü yıla bakan apartman pencerimizin önünde uzuunca bir kahvaltı ettik ki günün en güzel öğünlerindendir kahvaltı, en güzel sohbetler o masanın başında yapılır.. Bilenler bilir~=)
5. Akşam yemeğimizi Tömbeki'de yedik ki 4 yıl öncede buraya gelmiştik, herşey aynı sadece içerde sigara içilmiyor artık, bir tarafımız yine dondu Merve her sigara içmek istediğinde=((
6. Sonra eskiyeni(bakınız eskiyeni: http://www.eskiyenibar.com/) diye bir bara gittik ki 45likler akşamıymış o akşam çok eğlenceli parçalar çalıyordu, içersi tıklımtıklım sahnenin ortasında bir sürü insan deliler gibi dansediyor, izlemesi bile çok eğlenceliydi, hele bir çocuk vardı ki =)) tabi bir süre sonra biz de kendimizi sahnede bulduk ama bu saadetimiz sadece 3 şarkı sürdü çünkü Merve Hanımların iki arkadaşının doğumgünü partileri varmış ve ikisinin de soyadları aynı olduğundan ortaya çıkan "Öztaşlar Parti"ye doğru yola çıktık..=)
Öztaşlar Parti Overall(bakınız overall: http://www.overall.com.tr/) diye bir bardaydı yine çok club bir yer gibi görünmesine rağmen gecenin ilerleyen saatlerinde sahne alan grup bizi baya bir eğlendirdi. Reamonn'la repertuarlarını açtıklarını düşünürsek, beni canevimden vurdular=))
7. geceye dair beni en çok üzen şeyse yatmadan önce yediğim yarım ekmek köfteydi böüghh=((
8. efendim ertesi gün yine uzuunca bir kahvaltının ardından Ankara Kalesi'ne yani Ulus semtine doğru yola çıktık.
Kalenin içinde hayat var! Mecazi anlamda değil gerçekten insanlar yaşıyor içinde=)
Gittiğimizde geç bir saatti ve kapanış saati var mı ki acep diye spekülasyonlara girmişken içinde yaşam olduğunu öğrenince, içinde yaşayan insanlara "kapattık abi" dediklerini hayal ettiğimiz espriler döndü bir hayli=))
Düşünsene kalede yaşıyosun geç geliyosun eve
-kapattık abi almıyoruz bu saatten sonra
-e ama ben burda yaşıyorum
-olsun zamanında gelseydin
=)))
8. ve kalenin tam karşısında bulunan Rahmi Koç müzesine gittik ve 22 ekim-14 şubat tarihleri arasında gösterilen minyatür odalar sergisi beni Ankara'da deliler gibi etkileyen ilk şeydi heralde.
Bazı insanlar kafayı yemiş vol.1 benim için
küçücük minicik dikdörtgen ekranların içine adamın teki (Henry Kupjack) sahneler oturtmuş, minyatür odalar...
mesela bir tiyatro kulisi düşünün, kıyafetler tuvalet masaları, tuvalet masalarının aynaları aynaların ışıkları, masaların üzerinde rujlar, allıklar, sandalyeler, aklınıza gelecek en ufak ayrıntı ve hakkaten ufacık olarak düşünülmüş ve yapılmış.. Saygı duydum!
9. ve bu adamlar kafayı yemiş vol.2 ise şöyle başladı.
ben daha Ankaraya gitmeden Merve bana ya pazar akşamı eskiyeni'de ensemble galatia (bakınız ensemble galatia: http://www.ensemblegalatia.com/) diye bir grup var gideriz dimi diye söylenmeye başlamıştı zaten, ben de diyorum ki gideriz yahu neden gitmeyelim.
Meğer kimse gitmiyormuş bunlar=)) Kimse beğenmemiş sevmemiş=)
Bir de bana gaz veriyor alttan alttan "ya onlar ne anlar genç onlar daha anca çıstak çıstak club müziği dinlesinler" diye=)
Efendim bu abilerimiz ortaçağ şarkıları çalıp söylüyorlar.
Mekana ilk gittiğimizde hazırlık aşamasındaydılar, sandım ki her yerden zırhlı savaşçılar çıkıcak, troylar filan=)
Sonra büyülendim, gerçekten güzel, hikayelerini dinledikçe daha da bir sevdim.
10. ve sonra tekrar Aşti'ye düştü yolum 00.25 otobüsüme atlayıp İstanbul'un yolunu tuttum gecenin sonunda..
Evet bunları yaptım ettim ama ne hissettimm???
* Bir yeri güzel yapan şey orda yaşadıkların bunu anladım, ben bu tavana vurmuş aitlik hissiyatımla daha uzun yıllar kopamam İstanbul'umdan taşı toprağı altın!=)
Sonuç: Ankara hayranlığımı kaybettim sanırım...
* Herkesi çok özledim İstanbul'daki!!
* Bu bir şeye gönül verme olayına bir kez daha saygı duydum(ensemble galatia ve minyatür odalar sergisi sağolsun), keşke hep öyle insanlar olsa etrafımda,,
* Özgürlük güzel şey cidden=) Bidaha vurgulamak istedim=)
* Bir de emaneten yaşıyoruz baya; gecenin bir köründe minibüse bindim tek başıma adamın son seferiymiş eve gidiyormuş alsa götürse beni kimsenin ruhu duymaz, sonra yine sabahın bir köründe Kadıköy'de kalmak üzereydim ki sanırım dualarımı duydu Allah ve olmadı=) İşte böyle bikaç şşey daha, bişiler ters gitse hiç hoş olmayabilir=)) (yani özgürlük bazen başa bela olabilir çok kaptırmamak lazım=))
* Merve Hanımlar yanlarına bir adet ev arkadaşı almışlar ve kızın sevgilisi Belçikalı, çocuğun adı Junior ve hayatımda gördüğüm en şeker yabancı, sürekli gülüyor=))
Buna rağmen baya gergin dakikalar yaşattı bize Merve'yle=))
İsterdim ki bülbül gibin şakıyım, kısmetse seneye artık=))
* Giderken otobüse binmeden önce mephisto'ya uğrayıp kitap almıştım yolda okumak için çünkü en son aldığım kitapları bitirmiştim. Kayıp Gül kitabın adı bir solukta okudum resmen, bir otobüs yolculuğu süresinde, mesafesinde...
* ve tüm ziyaretim süresince seni hiç sormadığımı farkettim, aklıma bile gelmemiştin, dönerken hatırladım birden, ne güzel..
İşte böyle azizler=)) Beni özlediniz mi hı??;)