31 Mayıs 2010

günaydın

Bazen bir şey olur,
sabah uyandığınızda mesela sürekli konan bir kuş varsa balkonunuza,
gözünüzü açınca onla karşılaşıyorsanız,
güzel bir şarkıyla uyanırsınız bazen sabah,
sabahları en çok notalar önemli olur sözler değil,
Bir mail alırsınız,
Alışveriş merkezinde sizin şarkınız çalmaya başlar bir anda,
En sevdiğiniz sanatçıyla karşılaşırsınız sokakta,
Uyandığınızda hava güneşlidir,
Sevdiğiniz en küçüğünden bir şey yapmıştır, hatta ne yaptığının bile farkında değildir muhtemelen,
işte bunlar hayatın biraz daha oyalanalım,
umudumuzu, gücümüzü kaybetmeyelim diye gönderdiği,
küçük mesajlar,
ama mutlu ediyor,
ne de olsa hayat garip daha ötesi yok...


(uyandığımda Elif'i dinledim de Ayça Özgür=))

29 Mayıs 2010

* Bu içimizdeki anlam arayışı bir başka!
Yıllardır insanların neden soyadımı anlamadığını sonunda anladım sanırım. Çünkü anlamsız olan soyadımı anlamlandırmaya çalışıyorlar. Tamam ilk iki hece sorunsuz "bozan" iyi olmasa da bir anlamı var=). Ama sonundaki "ta" hecesini anlamamakta ısrar ediyorlar. Dün Çorlu'ya dönerken otobüs yazıhanesinde bilete yazmak için yine adımı sordular, tabi yine merakla bileti aldım ve baktım ne yazmışlar diye; "bozancan", ta'nın can anlaşılması imkansız, bunu ancak derinlerimizde taşıdığımız anlam verme algısıyla yazmış adamcağız oraya. Ve artık o an anladım, "tan", "can" anlamlı bir şey sallıyorlar sonuna=)
* Efe Boz
Sonra otobüste gelirken televizyonu açtılar, ana haber bültenini. Tabi ben tezdi, sınavdı derken, dünyadan bir haber yaşayıp gidiyorum Şile ormanlarında, koylarında. Boncuk boncuk iki tane göz, Allahım dedim ne güzel çocuk... Bu çocuk yola çıkmamış, otobüse, uçağa, taksiye binmemiş, alkol almamış, uyuşturucu kullanmamış...Kesici aletlerle oynamamış, elektrik prizine parmağını sokmamış... Sadece anaokuluna gitmiş bir sabah, sonra tuvalete girmiş, ve ellerini yıkayıp, temiz olmak istemiş... Sonra yurdum okulunun lavabosu üzerine düşmüş. Nasıl bir dünya bu, nasıl bir adalet, nasıl bir okul, nasıl bir devlet... Ve nasıl insanlar bu kadar duyarsız, sırf bir daha böyle bir şey yaşanmasın diye ve hakkını aramak için yollara düşmüş Efe'nin annesi, babası ve sevenleri, ve çocuğunu okula getirmiş kadının teki diyor ki neden böyle bir şey yapıyorsunuz çocuğumun psikolojisi bozuluyor. Çocuğunu psikolojisini düşünen çok bilinçli anneye sesleniyorum buradan; sence neden yürüyor bu insanlar, neden Milli Eğitim'e, okul müdürüne, ilgili merciilere ulaşmaya çalışıyorlar. Sence çocuklarının geri mi geleceğine inanıyorlar, ya da alacakları herhangi bir tazminat içlerindeki yangını söndürmeye yetecek mi? Acaba bir daha böyle bir olay yaşanmasın yarın öbür gün senin o psikolojisi bozulan çocuğunun da başına böyle bir şey gelmesin diye olabilir mi?
Ailesine, sevenlerine başsağlığı ve sabır diliyorum...
* Son olarak evde olmak çok güzel... Her şeyden, herkesten uzak, sadece durmak, durup bakmak...

26 Mayıs 2010

Eğer yapılması gereken bir hata varsa, kişi kimsenin etkisi altında kalmadan yapmalı onu, yoksa hayatının sonuna kadar pişman olabilir.
Ben sandım ki sen "o"sun.
Şimdi burada bu türküyü dinlerken, birkaç güne sen burada olmayacaksın, ben de, hı şunu da düşünmüyor değilim; belki de sen hiç burada olmadın zaten?
Ben bir yalana inandırdım kendimi belki, kendimi başka, seni bambaşka bildim.
Ben hayatım boyunca hep zıtlıkların bir araya gelmesini sevdim, hayatı renklendirdiğine inandım, sandım ki sen hayatımın rengi olacak zıtlıksın.
Sandım ki sen içim kadar samimisin bana, içimdensin, hep vardın, sadece bir gün geldi ve karşılaştık, aslında hep oradaydın.
Kimler gibi oldun? Ya da kimler gibiymişsin zaten aslında...
Ama bişi var işte içimde artık çook nadir yüzüne bakınca gördüğüm, o eski seni, o eski beni, tek bir yanılsamada birleştirdiğim. 
Saçmasapan saatlerde, saçmasapan duygularla yaptığımız, saçmasapan muhabbetler var ya ben onları seviyorum, 
ve biliyorum artık bitiyorlar.

22 Mayıs 2010

17 gün sonra...

Oturdum bir ağacın altında
Buda gibi bağdaş kurdum
Kapattım gözlerimi
Açtım kalbimi
Bir uzadım
Bir kısaldım
Boşverdim dünya hallerini.


18 Mayıs 2010

Bir yerlere koşmaktan gitgide daha çok yolumu kaybediyorum, anladım.
Acelem yok, kim söyledi ki zaten geç kaldığımı...
Olur olmaz yerlerde sırf gerekiyor diye yaptığım şeyler yüzünden yeterince zaman ve enerji kaybettim zaten.
Duracağım, 
sadece, 
belki bir yıl süresince, 
bilmiyorum ama emin olana kadar hiçbir şey yapmayacağım.

12 Mayıs 2010

Aldım!Verdim!Ben Seni!Yendim!

"Adım Almaca" erkek oyunuymuş. 
Ben 36 numara ayaklarımla bunu başaramadım.
Kabul.
=)
AYRAÇ perşembe(13.05.2010) saat 19.00'da IşıkFest2010'da!!!

7 Mayıs 2010

ya yerim bence!!



(çok reklam oldu biliyorum ama dayanamıyorum napıyım çok güzel=))

bir tek Annem olsun bana bir şey olmaz...





Annedir yüreği fazla dayanamaz.
Herkes bıksa benden annem bana doymaz.
Öper besler beni unutur kalbinde.
Annem burda olsun bana bişey olmaz..
Her gün bakar bana kusurumu görmez.
Günler gece olsa o ışığı sönmez.
Ellerim büyüdü avuçlarında.
Bi tek annem olsun bana bişey olmaz..

5 Mayıs 2010

Kimsenin olmadığı masmavi bir koyda kitap okuyup, müzik dinlerken hayal ediyorum kendimi. Hiçbir şey şu an daha fazla huzur ve haz vermiyor bana...


(son 36)
mavi nasıl mavi
yeşil nasıl yeşil şimdi.