29 Temmuz 2010

Bunu da söyledin ya..
Ayrıntı da verecek misin!?!
Daha ne kadar seviyesizleşecek bu merak ediyorum...

27 Temmuz 2010

Bir dilek tuttum Thomaskirche'de...

Başka bir yerden olsa da ışıl ışıl doğan pencereme aynı güneş. Başka kaldırımları adımlasam da bıraktığım izler benim. Her sabah bambaşka bir yerler de açsam da gözümü,
açtığım bu gözler,
aklıma düşenler,
gözümden düşenler,
dilimden düşmeyenler,
benim...
sen(s)in...

22 Temmuz 2010

bir takım gitmeler.




"eski ile yeninin harmanlandığı bir yer var
işte orda sazların cümbüşü var."

16 Temmuz 2010

Gel bir iddiaya girelim senle. Ben ismimdeki "a" harfini koyuyorum ortaya yani anlamsız kalmayı göze alıyorum, ya sen?
_________________________________________________________________________________
Yaşadığı sürece insanın öğrenecekleri bitmezmiş ya, ben de bir şey daha öğrendim bu ara; bir insandan bir diğerine olan mesafe 10 küsur günmüş. Hız çağındayız demişti bir hocam, çağımızın kilit sözü "hız". Hızlı trenleri düşünmüştüm, iletişim hızını sonra interneti... Bazı şeyler düşünerek değil yaşayarak öğreniliyor. Meğer "hızlı kalpler" de varmış. Bir insanı "özlemek", onu "öpmek", "sevmek", ona "sarılmak", "gözünün içine bakmak", "birlikte gülmek", hepsi göreceli kavramlarmış. Bugün varolmaları demek, yarın da varolacakları anlamına hiç mi hiç gelmezmiş.
__________________________________________________________________________________
Bir rüya gördüm ben dün gece, sonra gözümü açtım, kaldığım yerden devam ettim. Hı hayra yormayı da ihmal etmedim.

Rengarenk=)

4 Temmuz 2010

Varlığını sorgulamaktan yoruldum.

Aslında hiçbir şeyin anlamı yok bu hayatta. Sonuçta elinde kalan hiçbir şey olmayacak çünkü. Sadece senin hatırladığın birkaç anı dışında. Dünyayı kurtarmak diye bir şey yok. Çünkü kurtarılacak bir dünya yok. Dünya senin varlığınla eş değer, sen yoksan o da yok. Topluma yararlı olmak, insanlığa bir şey bırakmak, yaşamlarına anlam katmaya çalışan insanların uydurduğu şeyler. Yaşadığın bu dünya ve hayatın zihnindeki anılardan ibaret. Sen bu akıp giden hikayenin içine belli bir zamanında düşmüş bir alt hikayesin, varlığın genel hikayenin gidişatını etkilemeyecek, sen sadece ondan yararlanarak anılarını zenginleştirebilirsin. Ne üzüldüğün o sefil çocuklar, ne canını acıtan arkadaşın, ne seni aldatan ama bir türlü kurtulamadığın sevgilin, peşinde koştuğun okullar, yani üzüldüğün her şey bugün varlarsa yarın yoklar. Çünkü sen de yarın olmayabilirsin. Şu ana kadar inandığın, tutunduğun tüm değerler aslında oluşturulmuş şeyler; ahlak, doğru, yanlış, iyi, kötü.Gerçek olan bir tek şey varsa o da bu ve bu gerçekliği kabullenmek kolay olmuyor. Zaten hayatın rutininde çoğu zaman unutup gidiyorsun. 

2 Temmuz 2010

Bu aramayışın,,,


Gece, boğaz, ışıklar, Sertab, esinti, delice fotograf çeken geçkin kadınlar, 4 sandalye 5 kişi, renkler, sesler, sözler, en çok sözler, en çok sesler, en çok zihindeki görüntüler...