Yaşanan onca hayal kırıklığı, onca acı, birini defalarca kaybetmenin verdiği kaybolmuşluk duygusundan sonra ve belki de bir sürü bambaşka kötü şeyden sonra öyle bir an gelir ki şuraya gelirsin:
"Tekrar gülecek miyim?"
Ve "Evet", bu sorunun cevabı, evet...
Asla bilemezsin aynı şeyleri yaşayıp yaşamayacağını, asla bilmeyeceksin de, an gelir tekrar yaşamak riskini alırsın, an gelir birine tekrar güvenmek riskini alırsın, an gelir sonunu asla bilemeyeceğin o yolda yeniden yürüme riskini alırsın...
Bir gün gelir ve gerçekten çok komik bir şey olur; yeniden gülersin anlayacağın,
ve acı içinde farkedersin, hayat o noktada devam etmeye başlamıştır, farketmeden başladığın noktaya dönmüşsündür, hiçbir şey yaşamamış gibi yine ve en baştan hayattaki tüm risklere kapılarını açmışsındır.
Köprüler vardır hayatta, bazılarının başında beklersin çok uzun süre, bazılarınıysa koşarak geçersin, bazılarını yavaşça korkarak belki de, ama hepsini geçersin sonunda.
Yaşadığın her şeyin bir sebebi olduğuna inanmak istersin, diğer türlü çok boş ve anlamsız olacaktır...
O anlamsızlığı göze aldığın an esastır aslında.
Her şey ve herkes gittiğinde elinde kalan şeyler olmalı, sadece sana ait, sana has, "seni" san'a hatırlatmayı sağlayan...
Herkes uyuduğunda sokak lambalarının ışıkları yansırken karşındaki kapıya solunda bir balkon varsa ve de köprünün ışıklarını görebiliyorsan baktığında, bu şarkıyı dinle... Ve bu şarkıyı dinle, beni sana hatırlatsın... Ya da seni sana hatırlatsın...
ever thine.
ever mine..
ever ours...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder