28 Şubat 2009
25 Şubat 2009
Ne biliyim, sadece okulda yaptığım aktiviteler var benim ya da okulda yapmaktan hoşlandığım, mesela youtube’ta klipler
keşfetmek, ne zamandır dinlemediğim şarkılar açmak, Bülent ortaçgil dinleyip o garip psikolojiye girmek, aslında film
izlemek (burada aslında: evde de film izliyorum ve hoşuma gidiyor ama okulda film izlemek bambaşka sanki, ona zaman
ayırmak, yatıp izlemek, arkadaşlarla izlemek, aslında film izlemek okulda daha güzel=)) yatağıma girip internette blog
okumak, sebepsiz bunalıma girmek, camdan dışarıyı izlemek,,, Bu liste belki bir iki daha uzar. Bi de şunu fark ettim ki
ben üç noktadan daha çok üç virgülü seviyorum, ve bunun arkasından üç maymun diyesim geliyor, ıyy iğrendim
kendimden ama demeden de duramadım=) sevgili blog okuyucusu lütfen bunu okuyup beni yanlış anlama ama
zamanla anlarsın zaten =)
19 Şubat 2009
Hello Stranger...
İnsan bazen saplantıları uğruna ve zayıflıkları yüzünden tüm masumiyetini kaybedebilir, kirlenebilir, bu hayatta hiç olmak istemediği belki hiç olmadığı bir şeye dönüşebilir. Kurtulmak için ya tamamen pisliğe batması lazım ya da çok güçlü bir iradesi olmalı. Ama yine de normale döndüğünüzde o masumiyet kalır mı içinizde ya da artık sonsuza kadar masum olamayacak mısınız? Çok mu zor acaba, kocaman bir yatakta iki kişi yatmak… Bilmem ki…
Dinlenesi: damien rice - the blower's daughter...
14 Şubat 2009
Karar veremedim..=)
Evet hediye alıp vermek çok güzel, çok heyecanlı, mutluluk verici bir olay ama bugün büyük büyük amcaların ordan oraya koşturup parfüm alışlarını garipsedim nedense..
Eminim bir sürü borçları var bu adamların, maddi sıkıntıları, ama yine de bu trende onlar da kaptırmışlar kendilerini.. acaba gerek var mı yani karısına normal günlerde %10 daha iyi davransa karısı daha mutlu olmaz mı acaba diye düşündüm sonra yine de bahaneyle bile olsa çaba göstermeleri hoşuma gitti =)
Sonra aklıma bu hareketi adama yaptıran “Türk Kadın”ı geldi =)) muhtemelen o amcalar 35 yıl boyunca “2009 sevgililer gününde sen bana hediye almamıştın ama” lafını duymamak için can hıraş dükkanlara koşturuyorlar =))
Burada...
Belki doğmak değil de büyümek eylemi daha bir uzun ve sancılı aynı zamanda bir o kadar keyifli olduğu için insan hayatında..
Belki ilk adımımı burada atmadım, ilk sözlerimi burada söylemedim ama ilk kendimi bilerek bir yere burada gittim, ilk anlamlı cümlemi burada kurdum, bir sürü ilki burada yaşadım,sanki her duvar kenarında bir anı, bir kare var, kendimi burada bildim ben…
Aslında benimsemem çok uzun zamanımı aldı, çok uzun süre sevemedim, alışamadım kanıksayamadım belki ama yaşadıklarım anılarım arttıkça anlam kazandı, gözümde başka bir yer halini aldı.
Gidince anladım belki de değerini, kendime ve buraya uzaktan baktım...
Evet belki hayatımın geri kalanında burada yaşamak istemiyorum ama arada bir gelip havasını içime çekmek, sokaklarında tüm kaldırım taşları bana aitmişçesine yürümek, bir caddelik çarşısını arkamdan rüzgar ese ese açık dükkanlardan burnuma tanıdık kokular gelerek aşağı yukarı gezmek, nasıl göründüğümü hiç önemsemeden oraya buraya gitmek, herkesi bir yerden de olsa tanımak hatta her küçük yerde olduğu gibi bir süre sonra hayatındaki insanların garip bir şekilde birbirine bağlanması ve bu durumun pembe dizi hissiyatı uyandırması bana inanılmaz bir keyif veriyor=)
Güvende uyanıyorum, sanki ne yapsam ne desem bir şekilde halledilir burada..
Bu aitlik duygusunu seviyorum ben belki de, kendimi buralı hissediyorum, her bir toprağını karış karış biliyorum..=)
10 Şubat 2009
Allahın Varsa..
Yaz bitti yine mevsim sonbaharKim bekler kim çeker bu kadarSofrandaki kırıntılar kadarBile mi olamadımAllah'ın varsaBu akşam adres defterindeS harfinin olduğu yerdeBulup ya çiz ya yak adımıYa da sessizlik koy yerineAllah'ın varsaVicdansızRüyama, şarkıma, şiirime girdinSanki kendi bahçelerin misali, arsızBe vefasızSana martılar getirdimKanatlarım var beyazAma acımıyor yüreğimElde sazlar, sarı yazlar, oğlanlar, kızlarYudumlanır salkım gölgelerindeNağmeler, nazlarŞahit yıldızlar"Doğur" dedin bana"Kurabiye gibi çocuklar"Gittiğin o gece ardındanİki kadın uyanıp ağlayacakBiri annen diğeri benBenim biraz ahım kalacakAllah'ın varsaVicdansızRüyama, şarkıma, şiirime girdinSanki kendi bahçelerin misali, arsızBe vefasızSana martılar getirdimKanatlarım var beyazAma acımıyor yüreğimElde sazlar, sarı yazlar, oğlanlar, kızlarYudumlanır salkım gölgelerindeNağmeler, nazlarŞahit yıldızlarOğlanlar, kızlarYudumlanır salkım gölgelerindeNağmeler, nazlarŞahit yıldızlarOğlanlar, kızlarYudumlanır salkım gölgelerindeNağmeler, nazlarŞahit yıldızlar
9 Şubat 2009
...
eski bir dostla konuşup aynı tadı almak gibi,
geçmişten bir kokuyu hatırlamak gibi,
başını yaslayacak ve aynı hızla ayrılabilecek bir omuz gibi,
batan güneşin her gün yeniden doğuşu ve gidişindeki güzellik “ay” gibi,
beklediğin güzel sözleri duymak gibi,
.. karşına çıkması gibi,
kahkahadan boğulana dek gülmek gibi,
aynı anda aynı şeyleri düşünmek gibi,
dünyaya bambaşka gözlerle bakıp eksiltmeden çoğalmak gibi,
bir anda bir martının geçmesi gibi,
müziğin evrenselliğine her duyduğunda bir kez daha şaşırıp sonsuzluğunda kaybolmak gibi,
çok özlediğin birini görmek gibi,
ana kucağı yar ocağı gibi,
sevdiğini söylemeden önceki debeleniş gibi ve karşılığını aldıktan sonraki mest olma hali,
koşup koşup varmak, üşüyüp ısınmak, ağlayıp susmak, çok isteyip almak, aradığını bulmak gibi,
emeğinin karşılığını almak gibi,
yaratmak ve yaratılmak gibi,
uzun yollardan dönmek gibi,
dünyanın döndüğüne her gün bir kez daha şahit olmak gibi,
HOŞGELDİN..