28 Ocak 2010


Nerden geliyor bu bebek kokusu diye sağımı solumu kokluyorum günlerdir durmadan,
bir türlü bulamıyorum
içim huzurlu içim huzursuz
içim çok eskilerde
çok yeni şimdi
5 yıl olmuş
5 yıl ben gideli
Bakıyorum her şey değişmiş
herkes aynı?
bir şeyleri,
bir yerleri,
birilerini,
çok ama çok özlüyorum
derinden
derinden
haksızlık ettiklerimi, yaşayamadıklarımı, yaşatamadıklarımı
18. yaşgünümü hatırlıyorum, bir park köşesinde içtiğim bir şişe tekel vişne votkanın salonun halısına dağılışını...
nerden geliyor bu koku nerden,
-içimden...

sesini duyunca tüm buzlar eriyor sanki
her yer yumuşacık, bembeyaz kar
gözüm, gönlüm
kendimi bir yalana inandırır gibi
usul usul bırakıyorum
söylediklerini sorgulamayı...

27 Ocak 2010

Ne isterdim biliyor musun?
Ben a desem sen -ne Atlas'a mı gidelim oluuur, Ay da ne güzel bu gece dimi Aysun demeni.
sana sarıldığımda başını okşamayı oğlum gibi, kocam gibi, babam gibi.
ağzımdan çıkan hiçbir kelimenin hiçbir cümlenin nereye gideceğini düşünmemeyi, düşünmeden konuşmayı seni etkilemeye çalışmadan.
Kendimi anlatmamayı, bu kadar zor mu acaba hiç anlatmadan anlayanlar var sanki hı ne dersin?
Bu yazı sana yani kimseye aslında, olmayana, belki de olamayana...
Bu gece ne istedim biliyor musun küfür etmeyi, şöyle boğaza karşı durup avazım çıktığı kadar ana avrat sövmeyi..
Katılır mıydın bana, ayıplamazdın eminim, olsan, ayıplamazdın.
Sen benim yerimde olsan, sen benim yanımda olsan ayıplamazdın.
Bu ara herşey bir düğüm düğüm boğazımda, sıraya dizilmiş sözcükler, sabırsız itiş kakış;
hiç mecalim yok ki
halim yok.
Tek istediğim susmakken şu sıralar, kafamı yaslayıp uyumakken, neden içimde isyanlara yol açıyorsun acaba neden tepkili cümleler birikiyor içimde sana?
Muhatabı değişti yazımın şu anda.
O kadar anlamıyorsun ki bence, ve ben o kadar anlatmak istemiyorum ki, galiba susup gidicem sadece.



26 Ocak 2010

ya aklıma şu an şu geldi;
mesela duvar kağıtları olsa fotolardan, hani film şeridi gibi bordürler olabilir mesela ya da toptan tüm duvar kağıdı fotolardan oluşsa..
off çok güzel olmaz mı ya?
var mıdır ki acaba böyle bir şey?
Emre:
* bilmem mi
* hayat dediğin nedir pamuk?
pamuk :
*nedir ki ya bi kaç pamuk ipliği işte oraya buraya takılmış bazen kopup gider bazen uğraşırsın uğraşırsın ayıraamazsın takıldığı yerden
Emre:
*çüş

25 Ocak 2010

24.Ocak.2010

"Dağda bir avcı kulübesi kadar mahsurum,
Sana mecburum..
Senin sesin, melek sesi..
Ve gözlerin Cezayir Menekşesi..."
Y.

22 Ocak 2010

OH derken...

isterdim ki hiç pişman olmıyım acele ettiğim için,
bir kez bile...
neden ki ya
neden
neden dedirttin ki şimdi bunu bana...

21 Ocak 2010

Niyet ettim niyet eyledim...

Evet şu anda 3. statement of purpose'umu yazmam gerekirken neden bu yazıyı yazıyorum bilmiyorum sanırım biraz daha rahatlamak için ya da ertelemek için de olabilir..=)
Öyle sıkıldım ki zaten eğer ben bu ünilerden birine giremezsem hep bu niyet mektupları yüzünden olacak çünkü o kadar sıkılarak yazdım ki...
3 tane yazmam gerek ikisini yazdım birer sayfa ne anlattım yeterli mi değil mi bilmiyorum, artık olduğu kadar diyorum.
Hala OH çekemedim anlayacağınız, uğraşıp duruyorum...
Ama sanırım "OH" günü yarın, göreceğiz.
Aslında yarın da başka bir stres var ama allahtan o derslerle başvurularla filan alakalı değil bambaşka, belki geçtikten sonra onu da anlatırım...=)
Ama düne geri dönecek olursak eğer, çok ilginç upuzun bir gün yaşadım.
Sabah temizlikçi teyzenin odama teşrifleriyle uyandım, Ayça çoktaan tez sunumuna gitmişti, kalktım onun için dua ede ede yüzümü yıkadım ve statement of purpose yazmaya başladım=)
Sonra geldi kızımız bitmiş sunumu, pek rahatlayamamış bir şekilde=)
Neyse sonra dedik gün senin günün mezunsun bir de burdan ilan edelimm hemencecikk;
Ayça artık mezunn Holleyyy!!!
Biz de 4 servisiyle istanbullara gidelim dedik, servisi beklemeye gittiğimizde bir de ne görelim servisin yerinde yeller esiyor meğer 4teki servisi kaldırmışlar, tabi okulda in cin top oynuo bi bizim gibi aklında zoru olanlar var okulda ama yılmadık çünkü yetişicez diye çok kasmıştık. Dedik ki otostop çeker miyiz çekeriz=)
Ceylan da bizleydi o da 4te servis var zannedenlerden ve aklından zoru olanlardan, onun da kaplumbağası öldü her ne kadar inanmasa da allahtan rahmet diliyorum ona da burdan hoşçakal stephan...
Neyse biz başladık gelen geçen arabaların içine içine bakmaya ama kimse durmuyor biz de cesaret edip el edemiyoruz. Böyle böyle saat 4buçuk oldu tam umudumuzu kestik 5i bekliycez artık bi araba geliyordu artık yolun ortasından yürümeye başladık melül melül bakıyorz arabanın içine=))
yine geçip gittiler=(
ama birşey oldu ve yavaşladılar güvenliğin ordan geri döndüler, camı açıp "siz ne tarafa gidiyorsunuz?" cümlesini duymamızla tüm dünyanın bizim olması bir oldu=))
Sıcak arabımıza binip yolumuza koyulduk çok keyifliydi, Ceylan'la rockçı kişiliğimizin arkasındaki Yalın ve Sıla sevgimiz radyoda çalan şarkılarla dışa vurulduysa da biz çok eğlendik, oh hep eşlik ettik=))
Ve sonra yine Taksim azizim, deli gibi yenen yemekler, kafe kafka ilk kez gittim çok beğendim, ve de soul kitchen Fatih Akın'ın son filmi ben Fatih Akın'ın bütün filmlerini beğenmem aslında mesela Temmuzda baya anlamsız gelmişti bana ama bunu sevdim hatta baya sevdim=)
Sonra da servis ve yine radyodaki şarkılara yol boyunca eşlik etmece=)) neden bilmiyorum bu ara yeni favorim bu=))
Neyse işte böyle Cumartesi günü evime barkıma yollanıcam inşş, artık ordan yazarım sanırım bir sonraki yazımı görüşmek üzere...
saçlarımın arasına sinmiş kokun,
savurdukça savruluyoruM.

17 Ocak 2010

Tepkiliyim şu anda.
Kafamın algılayamadığı şeylere ya da bazen kendimi insanlara iyice açıklayamadığım durumlarda kendimi çok kötü hissediyorum, bir yandan üzülürken diğer yandan sinirleniyorum.
Hele ki aynı şeyleri aşağı yukarı yaşamış ve yaşıyor olan insanların açıklamaya gerek duymadan bazı şeyleri anlamasını beklerken...
Hiçbir şeyi savunmuyorum yaşadığım, sadece bir konseptten bahsediyorum, genel bir duygudan, temelde benle alakası olmayan.
İki insanı birbirine bağlayan şeyler önemlidir bence.
Bu belki bir sözdür, belki bir şarkı, belki bir t-shirt, bazen bir yazma, tülbent, bazen bir yara kabuğu bazen de bir kolye.
Bunu anlamak bu kadar zor mu acaba?
Ki aynı şeyleri hatta dahasını hissetmişken, hissediyorken,,

Kimseye hiçbir şey anlatmak istemiyorum bazen, o zaman belki üzüldüğümde anlatması daha zor ama atlatması daha kolay olur belki...

Aaa bu arada ben bugün recep ivedik oldum=))

Evet söylemeyi unutmuşum ben bugün Recep İvedik oldum=))
bugün ayıptır söylemesi birlikte olup Taksim'e gidince ıslak hamburger yediğimiz bir arkadaşa sinirlenmemle başlayan olaylar zinciri baya komik bitti=))
Ben bu arkadaşa sinirlenince onun haberi olmadan ona trip atmaya başladım ve gıcıklık olsun diye (ki bilmeden nasıl gıcıklık oluo orasını hiç bilmiyorum=)) gittim tek başıma tribimi ata ata ıslak hamburger aldım!
Ama canım hiç içerde yemek istemedi, masum masum dışarda yiyip gidicektim ki dönerci bir abinin bana doğru şarkı söyleyerek gelmesiyle ordan uzaklaşmam gerektiğini anladım.=)
AKM'ye doğru yürümeye başladım yavaş yavaş bir yandan da içimden düşünüyorum allahım bu buram buram kokuo dışarı da gidiyor mudur acaba kokusu diye, hıh işte tam o sırada ışıkların oraya geldim karşıdan karşıya geçicem, yanıma iki kız gelip durdu bekliyoruz. Kızların arasında geçen dialogu aynen kesmeden biçmeden, utanarak kızararak ama çaresizce aktarıyorum:
K1: üfff bu ne yaaaa iiiiiğrenç kokuyo!!!!
K2: ayyy sarımsak bu yaaa
evet sarımsak ne var yani, çok da lezzetli siz de ister misiniz diyemedim tabi=))
Arkamı döndüm iyicee, utandım utandım, bir yandan gülüyorum, diyorum yer yarılsa da içine girsem ama sanırım o da kabul etmez beni bu kokuyla=)))
neyse ki yeşil yandı da kızlar benden kurtuldu, ben de etrafıma dumanlar ve kokular saçarak yoluma ve hamburgerime devam ettim=))Oh!
yarın saat 9'da inşallah son sınavıma giricem!
Baya mutlu bir olay, şu an ders çalışmakla cebelleşsem de nedense burdan bunu duyurmak istedim.
Ayrıca dün bilgisayarıma windows 7'yi kuran kuzenime bir kez daha teşekkürlerimi bir borç bilirim,
"aa şurası ne güzelmiş, aa burasında da bu varmış, yok bu masaüstü otomatik değişiyormuş allahım ne güzel resimler varmış!!!"
derken baya bir vakit kaybediyorum saatlerdir=))
Tek bir şey kaldı yapmam gereken artık şu başvurumu İsveç'e postalamak...
Onu yaptığım gün derindeeen bir OH çekicem inşş=)

ben dün gece ananeme gittim bu arada, annem, yengem, kuzenim(Burak), kuzenimin kuzeni(Nazlı) hep birlikteydik ve yine görülmeye duyulmaya efendime söyliyim hissedilmeye değer feci komik saatler yaşadık=)
Uzun zamandır böyle gülmüyordum desem yeridir=)
Hele ki Burak windows 7yi yükleyip ses driverını yükleyemeyince gece 4e kadar onla uğraşmamız ve 4te Burağın nişanını izlememiz sıra sıra dizilip=)) yorumlar,annemin foto çekilmek için pıt pıt koşuşu, benim nedeni belirsiz bir şekilde hiç alakam olmayan ailelerle foto çekilmem, babamın ve Ahmet Abinin muhteşem uçuş dansları=))) aslında nişana davetli olmayıp ama aşağıdaki restorandan sesleri duyup bizde iki göbek atabilir miyiz diye gelen azeri asıllı bayan hocaların muhteşem dansları görülmeye değerdi...=)))
Sanki nişan kaydı değil komedi filmi cidden ben hayatımda izlediğim hiçbir şeye bu kadar gülmedim heralde=)))
İçindeyken değerini bilememişim=)
yani tanısanız bilseniz az çok şuraya koyup yayınlıcam ama cümle aleme rezil olmaya gerek yok belki de=))

Not1: 2 gündür Taksim'deyim şunu farkettim artık İstiklal bana Çorlu'nun çarşısı gibi gelmeye başladı insanlara aşinalık filan aynı kişilerle karşılaşıyorum onlar da beni tanıyor=)) baya ilginç..
Not2: Tamam kabul ediyorum bazen kendikendime gülüyorum orda burda, evet!

11 Ocak 2010

Beni en çok acıtan, kendime bile yediremediğim belki
gün gelip her şeyin bitmesi
e hayatta bitecek ya o zaman bir gün
hı? ne? anlamış mıyım?
tamamen?
Peki...

10 Ocak 2010

müzik - rihanna if i never see your face again | izlesene.com

sanki aylardır bunla uğraşıyorum ben,
tüm kaçış planlarımı yaptım haritalarımı çizdim,
kime neye bilmeden
kendimi hazırladım durmadan...
sonra sen geldin
nasıl yanlış
nasıl duraksız
kocaman önyargılarla
ama ben hazırlanmıştım aylardır
tüm planlarımı yapmıştım
haritalarımı çizip
rotamı çizememişim..
biliyorum sen farkında bile değilsin
ama ben herşeyden kaçıp sana geldim
çünkü sen benim bilmediğim bambaşka bir dünyasın
belki kocamansın
belki de küçücük
bilmiyorum henüz...
ama geldim
hem de kollarımı açarak...
ne kadar doğru ne kadar yanlış bilmiyorum ama
belki de baştan aşağı yanlış
ama ben görmüştüm daha önce korkmak başınıza geleceklere engel değil
o yüzden korkmuyorum bu defa
cesurum
cidden..
______

ve ayça ben sensiz nasıl altından kalkıcam bunların?
ben kime gidicem her dakika
kime üflüycem püflüycem
sinirlenicem
kocaman cümlelerimi kime edicem ben

ya üzülürsem ben sen yokken?
naparım?

SecRET^^



I know I don't know you
But I want you so bad...

5 Ocak 2010

yapma dedim yaptın gönül=))

Yok ben yapamıyorum,
başaramıyorum.
Kendime uygun o eşi bulamıyorum.
bir şeyin çifti demek ona benzeyen şey demek dimi?
ayakkabı çifti var mesela küpelerin çifti var zarlar var eldivenler.....
ya aysun'un çifti?
şu anda hem kola hem çayı aynı anda içmek istiyorum mesela
tamam kabul ediyorum böyle bir insanın eşini bulmak zor
ama muhakkak vardır az buçuk benim kadar dengesizi, plansız programsızı
tamam biliyorum gönül blogu diil bu yani öyle olsun istemiyorum ben en azından
ben de isterim yeni yıl zamlarından, kapatılan DTP nin yerine kurulan BDP den, efendime söyliyim nice nice şeylerden bahsetmeyi
ama ama siz de bilirsiniz ki bazen gönülün her istediği olmaz
bak yine döndüm dolaştım gönüle geldim
pes
bazen çok kaprisli mi oluyorum?
çok mu saçma şeylere kafa takıyorum?
ama demezler mi iki gönül bir olunca samanlık seyran olur diye
bak yine dedim
=))
Neyse ne demiş Mevlana;
"Aşıkların gönüllerinin yanışıyla gözyaşları olmasaydı, dünyada su da olmazdı, ateş de."
ben demedim bu sefer valla=))

4 Ocak 2010

Ben Buyum.
Nereye gitsem de, ne yapsam da
Ne yiyip ne içsem de
Hatta ne konuşsam, ne hissetsem bile...
En ufacık şeylerden etkileniverir benim yüreğim.
Hep şarkılar yeter ezmeye, kanatmaya, tırmalamaya,
sevmeye, büyülenmeye,
Hep yetmiştir şarkılar
gözlerimi doldurmaya
hep de yetecekler.
Sen şimdi gelip ne desen de değişmeyecek bu!
Öyle inceyim ki
Hep kendimi kırarım.
Hep ellerimde kalır parçalarım,
Karanlıklarıma gömerim
Bazen bir iki şahit olur
bazen kimsecikler görmez.
Hiçbir şeyin gücü yetmez bir satırı okuduğumda duyduğum sızıyı değiştirmeye
ve hiçbir şey beni içimdeki yolculuktan daha çok heyecanlandıramaz, daha büyülü diyarlara götüremez.
Bu gece yine kırıldı bir iki parçam
Ellerimde kaldılar
Bileklerime bastım
Keşke demek çok zor olur bazen
Dedirtme.

2 Ocak 2010

Gelme diyecektim, geldin. İyi ettin geldiğine.
Nerdeyiz?
Bir şehir yanıyor, dikkat et.Tutuşabiliriz, işte ilk ateş gözlerine düştü, sonra dudaklarına, saçlarının arasına kıvılcımlar doldu ışıl ışıl.
Yanıyorsun, yanıyorum, yanıyoruz.
Aramakla yetinsek bunlar gelmeyecekti başımıza. Yine de memnunum. İyi ettin geldiğine. Taş olup kalmaktansa, ağaç olup yanmak iyi.
Ellerini ver, ellerini.
Öpüşmeye susadım.
Tırnak uçlarından öpmeye başlayacağım seni.
Titreme yanıyorsun.

Ümit Yaşar Oğuzcan