30 Ekim 2009

bir gül buldum cemal süreya'nın arasında...O geceyi hatırladım sonra

GÜL
Gülün tam ortasında ağlıyorum
Her akşam sokak ortasında öldükçe
Önümü arkamı bilmiyorum
Azaldığını duyup duyup karanlıkta
Beni ayakta tutan gözlerinin

Ellerini alıyorum
Ellerin beyaz tekrar beyaz tekrar beyaz
Ellerinin bu kadar beyaz olmasından korkuyorum
İstasyonda tren oluyor biraz
Ben bazan istasyonu bulamayan bir adamım

Gülü alıyorum yüzüme sürüyorum
Her nasılsa sokağa düşmüş
Kolumu kanadımı kırıyorum
Bir kan oluyor bir kıyamet bir çalgı
Ve zurnanın ucunda yepyeni bir çingene
Soğuk bir ocak günüydü sen öldüğünde,
6 yaşındaydım.
Kar yağıyor muydu hatırlamıyorum.
Bir park yaptılar Çorlu’da senin adına.
Başın zincirlerle dolanmıştı, inadına beyaz güvercinler uçuyordu etrafında.
Hafızam çok kuvvetli değildir ama senin gidişin dün gibi kazınmış aklıma, nedense…
Çok okumadım ben senin yazılarını, senle büyümedim, ama nerde ne zaman geçse adın içim cız eder hala, çok koyar gidişin.
Nurlu yüzüne mi inanmışım “uğur”lu sözlerine mi kim vurduya gidişine mi bilmiyorum hala.
Ama üzülmek ne gideni geri getiriyor, ne de bir yararı oluyor kimseye.
Oysa öyle çok şey gitti ki senden sonra ve senden önce ve tonlarca şey gidiyor şu anda.
İçim bu kadar yanıyor mu diye soruyorum kendime
“evet”se neden bu kadar tepkisizim, neden bu kadar çaresizim
Ben ilk bilincimi ortaokulda edindim,
Ve her şeyin başının ilk önce sağlam bir eğitim almaktan geçtiğini ilk o zaman kavradım.
Hep şunu söyledim kendikendime “evet belki şu an elimden bir şey gelmiyor belki ama okuycam ve yeterince olduğumda söz hakkım olacak bu devlette”
Şimdi bakıyorum neresindeyim
Öyle uzağım ki edindiğim gayeden
Ben hep hayran oldum bir inanç bir amaç uğruna gözünü kör edenlere, belki doğru belki yanlış inancı uğruna ölüme yürüyenlere.
Ama en çok da insanları bu inançlara bağlayanlara hayran oldum.
İnsanları meydanlara toplayabilenlere, bir can edebilenlere,,,
Senden bahsetmeye bile çekiniyorum, biraz uzak anlatıldın sanki hep sen bize bugüne kadar, özellikle küçükken hep yukarlardaydı resimlerin başımı kaldırıp bakmam gerekirdi, ama muzip muzip gülümserdin bir yandan.
Sana yazılan şiirleri hep biraz yapmacık buldum ben, belki biraz daha edebi olmalıydılar daha dokunaklı=), ya da biraz daha altı sağlam “seni çok seviyoruz iyi ki varsın, bizi sen kurtardın” cümleleri tam içeriğini bilmeden herşeyin, boş geliyordu.
Büyüdükçe başka yönlerini duymaya başladım ordan burdan yok çok içiyormuşsun, çok geziyormuşsun onla bunla oluyormuşsun. Her sevdiğim , inandığım şeye yapıldığı gibi senin “varlığının” gerçekliğine de karalar çalınmaya çalışıldı.
Hep anlamaya, kavramaya çalıştım olan biteni. Karar vermem için ne körükörüne bana küçükken öğretilmiş dogmalar yetiyordu ne de büyüdükçe ordan burdan duyduğum safsatalar.
En milliyetçisinden, en sosyalistine, en komünistine, en kürdüne, en türküne, en yanlısından, en apolitiğine bir sürü insanla karşılaştım bugüne kadar,
Bugün anlamak için önce etrafıma bakmam gerekti, sadece durdum ve izledim.
Sadece birgün değeri havaya bilmem kaç tane havai fişekle kutlanan hediyene baktım bugün
Ve onun ne kadar değiştiğine, kirlendiğine
Olup bitenden bahsetmicem
Gün gibi açık
Sadece televizyonu açıp birgün boyunca izlemeniz yetiyor
Sonra içime baktım
Yine çok utandım
Bugün seni hayatımda hiç özlemediğim kadar çok özledim
Ve tek bir şey istedim; senin insanların içine yerleştirdiğin o büyük inancın, bilincin, o sevginin geri gelmesini…
Hiçbir zorunluluğu yokken ve kimse ondan öyle bir şey istememişken gündüz çalışıp geceleri lüks lambası ışığında bilenlerin bilmeyenlere alfabe öğrettiği günlerin geri gelmesini istedim.
Bugün kaybettiğimiz ve yerlerine yenilerinin geleceğine her geçen gün ümidimi biraz daha yitirdiğim demokrasi şehitlerini andım ben onlara yandım.

Uğurlar olsun.

“vurulduk ey halkım unutma bizi”

KUTLU OLSUN CUMHURİYET!

27 Ekim 2009

yalvarır gibi
için kanar gibi
yol akar gibi
hikayeni anlatır gibi
bir yerlere yetişir gibi
seslenir gibi
söyleyecek o kadar çok şeyin var ki kelimeler yetişmiyor dertlerini anlatmaya
sen en iyisi
"cry with these words"

dinlerken: get me away from here, I'm dying(sadece durup söylüyorsun sesin akıp yolunu buluyor)
--------------------------------------------------------------------------------
gecenin bir yarısı
uykumu ikiye ayırıyor sesin
ne bağırıyor, ne sesleniyor,
şarkı söylüyorsun
yavaş yavaş, sakin sakin.
hiçbir şeyin yapamayacağı kadar etkiliyor sesin beni
sesin kalbimin içine yazıyor sanki sözcükleri
_________0____________

iyisi mi sen gitme
otur otur nolucak ki
bir gecenin nesini bölücez allahaşkına
hem daha ne benim şarkılarım bitti, ne seninkiler...

dinlerken:yıllar geçse de üstünden bu kalp seni unutur mu?

26 Ekim 2009

uuuu.. get me away from here, I'm diying...~

Öyle bişi söyle ki ben sonsuza kadar özgür kalıyım.

ellerim kollarım sonsuza uzansın

önüm arkam sağım solum sen ol

Öyle bir yerden gel ki tüm kötü anıları sil

korkuları pişmalıkları

Zihnimi yenile

Ben gözümün içine içine giren güneş ışıklarına inat

Gülümsiyim sana

32 diş

Ama yeter ki gel,

Gel ve Al beni burdan

Ölüyorum

25 Ekim 2009


sonra sen geliyorsun kalabalıkların içinden
Başımı kaldırıp bakıyorum
Göz göze geliyoruz
Hiç bilmediğim bir sokakta,
bilmediğim bir ülkede
Kar yağıyor sonra
Kalın kalın, sıkı sıkı mantolarımız var
Berelerimiz hatta.
Sıcacık, kapısı çıngıraklı bir kafeye girip Irish coffee söylüyorum
Ardımdan sen
"Merhaba"



22 Ekim 2009

Hala bir yerlere gitmeye çalışıyorum
KURTULURUM umuduyla bu içimdeki ne idüğü belirsiz şeyden.
Ne dinlediğim şarkılar, Ne okuduğum kitaplar.
Sonra kimle sorusu geliyor akla
Bulamıyorum
Ne beyaz sayfalar yetiyor artık ne yeni günler
Sebebi yok çünkü
Sebepsiz olunca sonuçsuz da oluyor aynı zamanda
Renkler soluyor sanki
Işıkları sönüyor
ne yemek ne içmek ne de gezmek aradaki farkı kapatıyor
Hayatımı anlamlandıran şey birini sevmekmiş
anlamsız kaldım
Tahammül eşiğim yaşlandıkça düşüyor
Aslında bir eğri grafiği -çan eğrisi-
Düşüş kısmındayım şimdi, yaşla ters orantılı
Bir şey aklıma yatmayınca bırakıp bırakıp gidiyorum
Ama bir varışım yok
Hep bir sonuç arıyorum ben
Gün gelecek ve "................"
İşte o "............" yok aslında
Hayatın anlamı varışta değil gidişte
mi?
Hayatın anlamı var mı
Olmayan bir şeyi mi aradık hep
Yanımızdan geçen birinin asla anlamayacağı kadar anlamsız
ama o oranda anlamlı olan "aslında" muhabbetler yapmak istiyorum
Ama karşımdaki
Hiçbir zaman istediğin anda o sandalyede oturmaz
Belki sen bile karşısındaki sandalyeye konumlanamazsın istediğinde
Kırılgan filan değilim bu aralar
Sadece umrumda değil
Keşke birkaç değerli şey olsaydı umrumda olan
Bu saçmasapan arayış hayattaki
Canımı sıkıyor.

21 Ekim 2009

belki de aşka aşıktır kişi
kim bilir ki
hayatı boyunca o aptal heyecanın peşinde koşacaktır
kim suçlayabilir ki
hala inanıyordur belki birgün o heyecanın kalıcısına ulaşacağına
kim inanır ki


"belki benim kağıt param bi şekilde döne dolaşa senin cebine girmiştir, olamaz mı??, olabilir.."

12 Ekim 2009

hayatımın en güzel sigarasını içtim yaklaşık 5 dakka önce~~

11 Ekim 2009

GOLD
















just let the morning dry your eye
and I say la, la, la

collection: charlotte ronson
kocaman bir masa kurulmuş sonra.
Dünyanın
en neşeli
en eğlenceli
en gülen
en alkollü
en dindar
en temiz
en kirli
en sosyal
en demokrat
en kültürlü
en barışık
en sözlü
en müzikli
en hatalı
en doğru
ama ne olursa olsun en mutlu!
Kim varsa her biri o kadar bağlıymış birbirine o kadar sevgili
susmak nedir bilmeden günlerce konuşulurmuş orda
gecesi gündüzü yokmuş
yazmış
kışmış
bir ilkbaharmış
sonra bir son
hep çalınmış
hep söylenmiş
tüm kararlar çoktan verilmiş, tüm yollar çizilmiş, tüm dağlar aşılmış, tüm çukurlar geçilmiş.
birisi Şam'mış öteki Bağdat ama öyle dost öyle arkadaş
dünyadan çok uzakta bir yerde
tüm korkulardan,
saçmalıklardan,
yanlış anlaşılmalardan,
acabalardan,
keşkelerden,
ahlardan,
tühlerden,
yalanlardan,
kaçışlardan,
karamsarlıktan,
kararsızlıktan,
savaştan,
küslükten
uzak öylece oturup gitmişler.

9 Ekim 2009

Nasıl bu kadar geç farkettim hata yaptığımı, hep mi yalan söyledim kendime. Çok çok daha kötü olabilirdi ki aylarca bunun korkusuyla yaşadım. Bu kadar mı yanlış görülür, onca yıl nasıl tanışılmaz bir insanla...
kendimi hiç bu kadar kullanılmış, hiç bu kadar kandırılmış hissetmemiştim. Ve hiç kimse bu denli küçük düşmeme sebep olmadı insanların önünde, olmamalıydı, bu benim hatam belki de. Benim yapmadığım bir şey yüzünden hiç bu kadar utanmamıştım. Beddua etmek geldi içimden taşa taşa, sadece "ondan her şey beklenir" diyebildim, öfkemi, hüznümü, utancımı acı bir gülümsemenin ardına gizleyerek.
Seni tanımamış olmayı isterdim diyemiyorum hala ama kesinlikle iyi duygularla alakası yok bunun, sadece yaşanması gerekenler yüzünden. Sadece daha az hata yapmayı dilerdim, hata mı bu kadar geç görmemeyi isterdim.
Ben hani inanmıyordum ya insanların kötü olabileceklerine, bu kadar rahat yalan söyleyebileceklerine, şimdi inanıyorum. Hatta bazen acaba doğru da söylüyorlar mı diye şüpheye düşüyorum. Hani bir inancım vardı ya benim, onu yitiriyorum galiba.
Sanki ne yapsam içimdeki eksiği tamamlayamayacağım.
Ne benim doğruluğum yetecek durumları düzeltmeye ne de çabam mutluluğu getirmeye...
İnsanlar o kadar ümitsiz, o kadar kabullenmişler ki, bazıları da o kadar kötü o kadar acizler ki... Beni de kendilerine benzettiler sonunda.
Evet saf değiştiriyorum.
Çabalamayacağım,
saklamayacağım,
değiştirmeye, yok saymaya çalışmayacağım,
marifet değil,
yıllarca olmasın diye uğraştım;
alın mutsuzum, tepe tepe kullanın.

5 Ekim 2009

Eldivenler Hikayeler


Hani hayat boyu bir yerlerde cümleleriniz yarım kalır hayatın durumlarına karşı, anlatmak istersiniz ama aklınıza hiç doğru kelimeler gelmez, yerli yerine oturmazlar sanki. Biraz da fiyakalı dursunlar istersiniz çünkü, tespitleriniz güzeldir ama cümleye dökülüşleriyle doğru orantılı olarak anlamlı olacaklardır sanki…

İşte herkesin hayatında bir yazar, bir şair üstleniyor belki de bu görevi zaman zaman..

Murathan Mungan, sanki bu aralar söylemek istediğim, içten içe altını çizdiğim ne varsa bir bir dökmüş sözlere, kelimeleri dans ettirmiş durumlarda.

İçimimi okuyorsun adam diyesi geliyor insanın.

Daha mı çok okumalıyım, yoksa daha çok mu yaşamalıyım ifadelerimin bu hale gelmesi için diye kendime sordurdu ..

Bazı hikayelerde sanki eşcinselliği bir şaşırtma aracı olarak kullanmayı bana abartmış gibi gelse de, (yani demek istediğim şey şu bir hikaye anlatıyor ve durumu bir yerden eşcinselliğe bağlıyor tabi siz okurken tahmin edemiyorsunuz en azından ben edemedim başlarda “aa” diye bir nida yükselebiliyor içinizden ama bunu birkaç defa kullanınca biraz fazla mı olmuş ne dedirtti bana.) ben beğendim bu eldivenleri de hikayeleri de=)

Zaten kitap rafına gidip hiç düşünmeden alacağım nadir adamlardan herhalde, teşekkür ettim ben burdan kendisine…=)

3 Ekim 2009

baharlardayım,,
herkes okula öyle uzak ki bunu düşünsem çok mutsuz olucam
ama hayır öyle değil evet belki herşey farklı olucak ama güzel olucak ben buna inanmak istiyorum
herkes gitti, gidiyor
ama olsun
olsun diyorum
tuuçe seni çok arıyorum
herkesi farklı zamanlarda arıyorum
arıycam da zaman zaman
yarın burak sözleniyor şaka gibi
ben bazı insanları içten içe çok seviyorum
gösteremiyorum belki bazen
bazen özürlü oluyorum bu konuda kim yüzünden bilmiyorum
bazen de içimden taşıyor
içimde herşeyin iyi olacağına dair inancı hiç kaybetmiyorum
hiç de kaybetmem inşallah
şarap içiyoruz
nar şarabı
"yine mi güzeliz
yine mi çiçek
hamdolsun
altınbaş kadehe yağ gibi dolsun"

1 Ekim 2009

Pardon, bakar mısınız ?
Tanışmıydık ?
Sevmişmiydim ben sizi hiç ?
Sevişmiş miydik?

Pardon daha önce konuş muyduk ?
Yürüyüp çıkmazlarda yorulmuş muyduk ?
Yüzünüz ne kadar da aşina !
Avucumun içine alıp öpmüş olabilirim

Gözünüz öyle uzak bakmasa
Sizi tanıdıgıma yemin ederim
Peki bu şarkıyı hatırlar mısınız ?

Pardon bakar mısınız ?
Adınız neydi sizin ?
Baş harfini gögsüme
yazmıs olabilirim

Pardon daha önce nerdeydiniz ?
Geçtiginiz yollara düşmüş olabilirim
Yüzünüz ne kadar da aşina !
Avucumun içine alıp öpmüş olabilirim

Gözünüz öyle uzak bakmasa
Sizi tanıdıgıma yemin ederim

Peki, bu melodiyi…
Hatırlarsınız…
Hatırlarsınız…
sezen aksu