Sen kışsın bahar değil, hep bitmedin mi baharlarda, yazımız zaten çok az...
Sen karasın, sert, kuru, kışsın...
Kar yağar kışları, en çok da masallar anlatılır,
bahara olacağını sanırsın masalların,
ama ya uyursun bahara kadar ya da uyanırsın...
31 Mart 2010
Uyuyamıyorum, birkaç gündür.
Lodos mu dersin?
Yoksa dolunay mı?
Bahar mı?
Gecenin 4ünde uyanıp hiç uyumamış gibi kalkıp yürüyüp gideceğim sanki, kaldığım yerden devam edeceğim hayatıma..
_____________________________________________________________
Hayatımdaki tek önemli amaçmış gibi gerçeğin peşinden koşup, sonra bu gerçekten yine ben sıkılıyorum.
Ben kendimi kandırmayı seviorum galiba
Her şey çok gerçek olunca hoşuma gitmiyor, eğlencesi kaçıyor hayatın.
_____________________________________________________
Bir film izledik efenim biz bu akşam melikeyle, hiç bir numarası yok filmin tam da bildiğimiz kadın erkek ilişkileri. Ama tam kız kıza filmi, aldık naneli yeşil çaylarımızı(ayrıca çok mutluyum benim dışımda böyle ot mot yeşil çay içen bir insanlaydım=)) oohh bir güzel izledik. Kendisi bir kitabın uyarlaması.
Nasıl da kandırıyoruz kendimizi deliler gibi, hep bir gazlıyoruz biz kızlar. "Aramadı ama kesin bir sebebi var", "ya bir şey olmuştur kesin ya da çekiniyordur", "bak bak kesin senden hoşlanıyor bu çocuk yoksa kirpiğini şu tarafa çevirir miydi". Allahtan bu sonuncusunu lise hazırlıktan beri kullanmıyorum ama bu ve bunun gibi bir sürü bahane birbirimize sıralayıp başta çevremizi aslında içten içe kendimizi kandırdığımız.
Bir erkek bir kızı istiyorsa bir şekilde arar, ulaşır. O şehir efsanaleri yalan yani.. "There is no exception, there is rule and I am rule." bence filmin kilit repliği!
Amma velakin sonra bir adam geliyor ve diyor ki;
"You're my exception"
İşte biz kaç yaşına gelirsek gelelim, ne kadar denersek, öğrenirsek öğrenelim, bunu bekleyeceğiz, bu sözü, çare yok=)...
Lodos mu dersin?
Yoksa dolunay mı?
Bahar mı?
Gecenin 4ünde uyanıp hiç uyumamış gibi kalkıp yürüyüp gideceğim sanki, kaldığım yerden devam edeceğim hayatıma..
_____________________________________________________________
Hayatımdaki tek önemli amaçmış gibi gerçeğin peşinden koşup, sonra bu gerçekten yine ben sıkılıyorum.
Ben kendimi kandırmayı seviorum galiba
Her şey çok gerçek olunca hoşuma gitmiyor, eğlencesi kaçıyor hayatın.
_____________________________________________________
Bir film izledik efenim biz bu akşam melikeyle, hiç bir numarası yok filmin tam da bildiğimiz kadın erkek ilişkileri. Ama tam kız kıza filmi, aldık naneli yeşil çaylarımızı(ayrıca çok mutluyum benim dışımda böyle ot mot yeşil çay içen bir insanlaydım=)) oohh bir güzel izledik. Kendisi bir kitabın uyarlaması.
Nasıl da kandırıyoruz kendimizi deliler gibi, hep bir gazlıyoruz biz kızlar. "Aramadı ama kesin bir sebebi var", "ya bir şey olmuştur kesin ya da çekiniyordur", "bak bak kesin senden hoşlanıyor bu çocuk yoksa kirpiğini şu tarafa çevirir miydi". Allahtan bu sonuncusunu lise hazırlıktan beri kullanmıyorum ama bu ve bunun gibi bir sürü bahane birbirimize sıralayıp başta çevremizi aslında içten içe kendimizi kandırdığımız.
Bir erkek bir kızı istiyorsa bir şekilde arar, ulaşır. O şehir efsanaleri yalan yani.. "There is no exception, there is rule and I am rule." bence filmin kilit repliği!
Amma velakin sonra bir adam geliyor ve diyor ki;
"You're my exception"
İşte biz kaç yaşına gelirsek gelelim, ne kadar denersek, öğrenirsek öğrenelim, bunu bekleyeceğiz, bu sözü, çare yok=)...
29 Mart 2010
Ben küçükken "Gece"lere giderdik. Ayda bir kere filan olurdu sanırım yada özel günlerde, yılbaşı, cumhuriyet bayramı.. Bütün bir gün hazırlanır, akşam eşlerin eve gelmesi beklenir, onlar da hazır edilir. En süslüsünden kıyafetler giyilir, makyajlar yapılır, ojeler sürülür, takıp takıştırılırdı. Hatta yeni kıyafetler alınırdı "Gece"ler için ya da dikilirdi. Ben bir giydiğimi bir daha giydiğimi hatırlamıyorum. Sanırım oradan geliyor benim bu bütün gün giyiniyim süsleniyim akşam da dışarı çıkıyım, yemeğe gidiyim merakım. Benim en büyük heyecanımdı küçükken. En önce çıkardım evden, saat 8de servisler kalkardı lojmanın önünden. Sıkı sıkı çatal bıçakla yemeklerimi yiyip, sonra kendimi sahnelere atıp bol bol döktürürdüm, Komutanla da oynamayı ihmal etmezdim=) Ne güzeldi ya...Keşke yine olsa da gitsek=)
Bir süre babam organize etmişti, sunucusuydu aynı zamanda gecelerin. Yılbaşlarında tombala çekerdi ama ne çekmek=)
"yalnız biiiiiir miiii hayıırrr yanında ikiiii. oniki"
"izmiiiirr"
ve hatırlayamadığım bir sürü komik replik=))
Bir keresinde oje sürücem diye tüm ellerimi kırmızıya boyamıştım=)) Annem götürmemekle tehdit etmişti, ne kadar korkmuştum=)
Bence en güzel anı; uzuun kırmızı bir halıdan geçerdiniz salona girerken, bildiğin Oscar Töreni=)
Neyse işte böyle azizim gece gece nerden aklıma geldiyse...
Bir süre babam organize etmişti, sunucusuydu aynı zamanda gecelerin. Yılbaşlarında tombala çekerdi ama ne çekmek=)
"yalnız biiiiiir miiii hayıırrr yanında ikiiii. oniki"
"izmiiiirr"
ve hatırlayamadığım bir sürü komik replik=))
Bir keresinde oje sürücem diye tüm ellerimi kırmızıya boyamıştım=)) Annem götürmemekle tehdit etmişti, ne kadar korkmuştum=)
Bence en güzel anı; uzuun kırmızı bir halıdan geçerdiniz salona girerken, bildiğin Oscar Töreni=)
Neyse işte böyle azizim gece gece nerden aklıma geldiyse...
27 Mart 2010
Işıkları kapatıp, mumları yakmalı bu şarkı için...
Sonra arkana yaslanıp, gözlerini kapamalı...
"Mevsimlerden yaz,
bir temmuz gecesi,
tahta bir masada denizin kenarında,
elinde rakı kadehi,
etrafında neşeli kalabalık,
senin içinde anlamsız bir hüzün,
garip, kendini sevdiren bir hüzün,
beklemediğini sandığın gelip elinden tutuyor,
alıp seni götürüyor,
sesler azalıyor,
dalgalar artarken..."
26 Mart 2010
23 Mart 2010
Neden bir insan yurttayken güneş gözlüğüyle tuvalete girer, yazık değil mi düşecek filan, hayır iki dakka çıkar koy kenara gel dimi?
Kimse görmüyor seni tuvalette karizman bozulmuyor yani üzülme.=)
Bir de acelesi vardı öyle geliverdi filan dicem ama ikidir karşılaşıyorum, hayır takip etmiyorum kızı tabi ki tuvalette sadece denk geliyorum.=))
Kimse görmüyor seni tuvalette karizman bozulmuyor yani üzülme.=)
Bir de acelesi vardı öyle geliverdi filan dicem ama ikidir karşılaşıyorum, hayır takip etmiyorum kızı tabi ki tuvalette sadece denk geliyorum.=))
22 Mart 2010
nıch yok pişman değilim..
diyorum ya sadece hayal etmişim, tam da sana uygunmuş bu şarkı, hani o gece dinlemiştik, yeniköy'e giderken, ışıltılı yollardan geçmiştik...
şehrin içinden
suyun üstünden
kubbenin altından
yollara çıktık biz
köyün yanından
kahvenin sağından
sazın solundan
yollara gittik biz
bağırmaya, kudurmaya, haykırmaya
geldik, geldik, geldik, geldik…
kal burada bizimle
bu akşam
balın yanından
bademin tadından
tazenin ardından
yollara düştük biz
tozun içinden
göğün üstünden
dumanın altından
yollara vurduk biz
bağırmaya, kudurmaya, haykırmaya
geldik, geldik, geldik, geldik…
kal burada bizimle
bu akşam
şehrin içinden
suyun üstünden
kubbenin altından
yollara çıktık biz
köyün yanından
kahvenin sağından
sazın solundan
yollara gittik biz
bağırmaya, kudurmaya, haykırmaya
geldik, geldik, geldik, geldik…
kal burada bizimle
bu akşam
balın yanından
bademin tadından
tazenin ardından
yollara düştük biz
tozun içinden
göğün üstünden
dumanın altından
yollara vurduk biz
bağırmaya, kudurmaya, haykırmaya
geldik, geldik, geldik, geldik…
kal burada bizimle
bu akşam
20 Mart 2010
Bugün hava öyle güzeldi ki, ve ben o kadar sevdiğim bir takım yollardan geçtim ki, hiçbir şey düşünmedim aslında, sadece hep aklımda olan şeyler hep aklımdalar o kadar...
Ayakapı-Fener-Balat sahil hattında bisiklete binmek istedim mesela en çok...
Hı bir de ömrüm uzadı..=)
İstedim ki gözümle gördüğüm her şeyi fotoğraflayabiliyim.
Dünyanın en sevimli şeyiyle bütün bir akşam geçirdim gece yarısına kadar boğuştum, oynadım, ip atladım, sürekli bağlanıp bağlanıp çözüldüm, gülme krizine girdim, hiç düşünmeden çikolata yedim bir sürü=))
Ama o duracell gerçekten, gecenin sonunda her yerim çürük çarık ve kolumu kıpırdatacak halim kalmamışken o hala üstümde dolaşıyordu=))
Ama onun bir gülüşü dünyaya değer, bu hayattaki en masum, en yalansız, en sahi şey, bu ara en çok ihtiyacım olan, en çok özlediğim şey...
Çizer:Yiğit Özgür
Bazen isyanım geliyor, yıllar önce birgün biri bana "çok zengin olmak lazım çok ancak o zaman istediğin gibi bi hayat yaşayabilirsin burda, o zaman tüm kapılar açılır insana" demişti. Ne kadar kızmıştım, üzülmüştüm hatta böyle düşündüğü için. Çok zengin olmadandan da insanın istediklerine ulaşabileceğini ona anlatmaya çalışmıştım. Yine olsa yine aynı şeyi yaparım sanırım ama bu aralar bilmem belki çok gözüme gözüme girmeye başladı bu konu, belki çok yakından yaşadığımdan bir iki.Nasıl yazsam yanlış anlaşılır belki ama hiç haketmeyen insanların ellerindeki haketmedikleri fırsatlar bu ara çok rahatsız ediyor beni.
Sonra hiçbir şey olmayan insanların hiçbir şey olmayan sadece parayla sahip oldukları özellikleriyle toplum tarafından kocaman kocaman kabul görmeleri.
Hı bir de bunun tam tersi durumlar var aslında tam tersi değil o kadar benziyorlar ki bu insanlar birbirlerine çok uzakmış gibi görünmelerine rağmen; bu çeşit de sosyal, entel, duyarlı, sanatsal bir takım vatandaşlar. Aslında kınadıkları insanlardan hiçbir farkları olmadıklarını göremeyecek kadar körler (bilmiyorum belki de farkındalardır). Ama iki sokak çocuğuyla fotoğraf çektirip, sonra bir sosyal sorumluluk projesine üye olup, 3-5 tane gişe yapmayan film izlemekle olmuyor bu işler üzgünüm. Bunlar İstiklal'deki komünist bir takım arkadaşlarımızın converse giymeleri kadar çelişik insanlardır aslında kendi içlerinde.
____________________________________________________
Sadece yazmak istedim içim rahatladı oh!=))
18 Mart 2010
dun..bugun..yarin..ya sonra?
Hani demistim ya bazi gunlerin kokusu var diye, rengi de var hatta sarkilari var.
Bugununki Anna Nalick-Shine(http://www.youtube.com/watch?v=GgiZz-aqheU) mesela, okuyorsan dinle de lutfen=)
Belki ben de koyarim buraya,
simdi burda senle
baska bir yerde baska biriyle,
boyle olmak zorunda bundan sonra biliyorum.
Alisacagim onu da biliyorum.
Ve bu aralar en kizdigim duygu hayattaki: Alismak...
11 Mart 2010
"çok ağladım diye sevdiğim o filmi, yine yeni baştan izlemek gibisin"
Nasıl bir söz yazmaktır, yazasım geldi böylesini...
Burcu Tatlıses"miş efendim, bu söz için tebrik edesim geldi.
9 Mart 2010
Günlerin Aydınlık Olsun Bitanem...
Sen benim canımsın.
Bilsen kaç kez başladım şunu yazmaya, bilmem birkaç kez daha başlarım belki.
Bilsen nasıl bir anda bütün anlamını kaybetti bu okul sen yokken.
Yaşadıklarım senin gözünden, yorumlarından ve yanımda olmalarından mahrum kalınca eksildiler sanki.
Ben aklıma bir şey gelince kimseye gidemiyorum Ayça.
Başının etini yiyemiyorum saatlerce..
Sen bana, ben sana nasıl da sabırla belki yüzlerce kez aynı cevapları söylemiş, aynı konuşmaları yapmışız.
Sorularım cevapsız, muhabbetlerim tatsız.
Sarhoş olmak bile istemiyorum sensiz, delilik yapmak bile istemiyorum. Anlamaz ki başkası, en fazla yanlış anlar...
Ben fırsat oldukça gidiyorum burdan, bu daha ne kadar sürecek bilmiyorum.
Ama alışmayacağım.
Bu benim için geçiştirilmesi gereken bir zaman dilimi sadece, canımı deliler gibi acıtan.
Evşen Teyzem'e gidip birlikte ağlama seansları düzenlemeyi düşünüyorum, fotoğraflarına bakıp=)
Hani o hep kurduğun hayal var ya, gerçekleşmesi için neler vermezdim şu an.
Ama yoksun, yokluğun günden güne büyüyecek.
Ben seni bundan yıllar önce bir gece yatmadan önce ailesinden, sevdiklerinden ilk kez ayrılmış olmaktan muzdarip, yatağında sessiz sessiz ağlayan küçük bir kızken tanıdım ilk.
Sen benim hayatımın en önemli parçasının bir numaralı tanığısın, ben de senin.
Gözünün içine baksam anlarım, gözümün içine baksan anlarsın.
Kimse yokken sen vardın.
Şişelerin dibine,
yanımızda olmayanların yerine masalara vuramayacağız,
birlikte sabahlara uyanamayacağız,
saçmasapan şeylere gülemeyeceğiz
ve ağlayamayacağız saatlerce saçmasapan şeylere,
ve daha bir sürü şey çok uzun süre birlikte yapamayacağımız ve birlikte olmayınca hiç anlamı olmayan...
İnsan neden başkasının yerine hayal kurar?
Aklıma ne geldi şimdi biliyor musun? Sen bana metroya binmeyi öğrettin=)) Hı bir de ipli takla var tabi=))
Taksim'de yeni sokaklar keşfederken kim beni uyaracak, "Aysun bak gitme, gitme cidden bigün başına birşey gelecek" diye, sen yokken başıma birşey gelmesini göze alıyorsan git!
Ve son olarak kime söyleyeceksin en yapılmayacak şeyleri yaptığını, ya ben?
Nasıl özleyeceğim bilsen,
Her adımımda sen varsın.
Seni çok seviyorum. (Elif Ova'ya selam olsun=))
Konu sen olunca kelimeler kifayetsiz.
Çünkü sen, sen değilsin artık safi.
Sen benim kuş kuzum, my dear friend"im, yaçam, manevi her külüm...
İnsanların içinde dinmeyen bazı karanlıklar vardır hani,
herkeste değil sadece birkaçında...
Nereye gitseler, kaçsalar, bahaneler yaratsalar da kurtulamazlar...
Bir kan emici gibi durmadan takip eder içlerindeki karanlık onları, sırtlarından atamazlar, yarattıkları karanlıktan öyle korkar öyle korkarlar ki önlerini göremezler, durmadan başkalarını suçlar hatayı dışarıda ararlar tam da içlerine, ellerine bakmaları gerekirken.
Ve en sonunda kendi yarattıkları karanlığın içinde kaybolurlar.
Bir bahane bulup, ona sığınıp o bahanenin karanlık gölgesinde hayatlarına devam ederler.
Ömürlerinin sonuna kadar kendilerini kandırdıklarını bilip, karanlıklarına bir de bu gerçeği ekleyerek...
Üzgünüm, o ben değilim, sadece sensin.
7 Mart 2010
6 Mart 2010
5 Mart 2010
ben yazmazsam ne olur sen yaz, iki satır da olsa yaz...
nefesim nefesine değse, felaketim olacak sanki,
girdabına kapılıp gideceğim,
senle bu kadar yakın olmak sanki tüm olanları silip atıyor ama öyle değil işte yaşananlar, yaptıkların öylece yerli yerlerinde...
Ama gözlerine bakınca, sıcaklığını duyunca, sonsuz bir güç beni sana çekiyor, hiç kopamayacağım, korkuyorum, nasıl seviyorum ben seni
nasıl hala?
gelsen bitti gidiyoruz desen,
,,,
___________________________________________________________
seni
beni
hayattaki herşeyi
gelecek kaygısını
iş sıkıntısını
okul bitirme davasını
sana gelsem
bana gelsen
silip atıcam sanki
senle olup
tüm bunları yoluna sokucam
sadece başımı omzuna dayıcam
kolunun altına giricem
ve sen beni
burdan çok uzakta
huzurlu bir dünyada yaşatacaksın
hiç üzmeden
eğer öyleyse lütfen gel
hemen gel
çünkü seni çok özledim.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)