Hani sabah uyandığınızda çok güzel bir rüyadan tek bir an vardır, rüya olduğunu anladığınız içiniz birden cız eder, çok garip bir histir o çok güçlü ama tek bir andır sadece, belki tüm gün etkisi sürer ama o his sadece bir "an"dır...
İşte ben 2 sabah önce uyandım sonra bir anda bir şey gördüm bileğimde ve bir an yaşadığım şeyin gerçek olduğunu anladım, sadece bir an içim hop etti sonsuz bir mutlulukla doldu, çok garip bir his, çok güçlü ama tek bir "an"...
Bir yazı yazmışım Şubat 11 sanırım, ben ki hep tarih atarım atmamışım bu defa, şöyle ki;
"Ben hiç şarkı dinlemedim senin için. Hüzünlenmedim, üzülmedim, hiç üzmedin ki beni. Seni hatırlayınca bir gülümseme geldi oturdu hep yüzüme. Hiç düşünmedim, hiç hayal kurmadım. Sadece tek bir an umdum belki. O karşılaşmanın ilk anı gelip geçti gözlerimden bir-iki.. Sen hayatımdaki bazı şeylerin tanımı oldun bazen; "onun gibi" benzetmesiyle anıldın. Hiç karşılaşmadık, hiç konuşmadık belki ama farkında olmadan kelimeler biriktirmişim ben sana. Dökülüverdiler ellerimden geçenlerde. Hayatta hep bir şeylerin olması için birilerinin gerekli taşlara vurmasını bekliyoruz. Kader dedikleri öyle bir şey ki; yine bizim ellerimizde şekilleniyor. Ama biz farketmiyoruz, adına kader diyoruz. Yıllar önce bir gün kafamı kaldırdığımda orada duruyordun. Kendinden emin, her şeyi düşünmüş tartmış. Korkusuzca dikiliyordun başımda. Belki çok beklemiş ama beklediğin günün gelmesinin gururu vardı gözlerinde. Şimdi sıra bende belki de. Yeterince bekledim mi, o gün geldi mi bilmiyorum... İsminin ismimin yanında olmasından medet ummalımıyım bilmiyorum. Burada umulan "medet"in ne olduğunu da bilmiyorum."
Bir öyküsü vardı ablamın ben ki daha ilkokuldayım sen bile yoksun daha, ismi "Kadife Sokağı" bir adamın bir şeyi yıllarca bekleyip sonra beklediği günün gelmesiyle daha da mutsuz olduğu aslında sevdiği şeyin beklemek olduğunu anladığı çok ama çok güzel bir hikaye beni çok ağlatan. Nedense şimşek gibi çaktı kafamda.. Belki yıllarca beklemek değil tutan tarafı ama bir yerinden örtüştürdüm heralde işte bilmiyorum isteyen istediği ucundan tutsun.
Sen ki "beni hiç olmayacaklara inandıran adam";
demek bizim senle hikayemiz yıllar sonra soğuk ve yağmurlu bir şubat akşamında son bulacakmış.
Herkesin çok net bir tanımı yok belki şu hayatta aklımda ama seninkisi "saman alevi"...
Bir anda gözümü alacak kadar parlayıp sonra aynı hızla sönen, hep öyle olmadı mı zaten...
Şu 'an'dan sonra hiçbir şeyin mantıklı bir açıklaması olamaz zaten, o yüzden bırak,
kalsın...
____________________________0_______________________________
Ve bu yazı buraya yazdığım son yazıdır.
Şu ana kadar takip eden, okuyan eleştiren, yorum yazan, herhangi bir sözünden etkilenen tüm okurlara teşekkürler..
Belki başka bir blogda, başka bir yılda, başka bir yerde görüşmek üzere.
İşte ben 2 sabah önce uyandım sonra bir anda bir şey gördüm bileğimde ve bir an yaşadığım şeyin gerçek olduğunu anladım, sadece bir an içim hop etti sonsuz bir mutlulukla doldu, çok garip bir his, çok güçlü ama tek bir "an"...
Bir yazı yazmışım Şubat 11 sanırım, ben ki hep tarih atarım atmamışım bu defa, şöyle ki;
"Ben hiç şarkı dinlemedim senin için. Hüzünlenmedim, üzülmedim, hiç üzmedin ki beni. Seni hatırlayınca bir gülümseme geldi oturdu hep yüzüme. Hiç düşünmedim, hiç hayal kurmadım. Sadece tek bir an umdum belki. O karşılaşmanın ilk anı gelip geçti gözlerimden bir-iki.. Sen hayatımdaki bazı şeylerin tanımı oldun bazen; "onun gibi" benzetmesiyle anıldın. Hiç karşılaşmadık, hiç konuşmadık belki ama farkında olmadan kelimeler biriktirmişim ben sana. Dökülüverdiler ellerimden geçenlerde. Hayatta hep bir şeylerin olması için birilerinin gerekli taşlara vurmasını bekliyoruz. Kader dedikleri öyle bir şey ki; yine bizim ellerimizde şekilleniyor. Ama biz farketmiyoruz, adına kader diyoruz. Yıllar önce bir gün kafamı kaldırdığımda orada duruyordun. Kendinden emin, her şeyi düşünmüş tartmış. Korkusuzca dikiliyordun başımda. Belki çok beklemiş ama beklediğin günün gelmesinin gururu vardı gözlerinde. Şimdi sıra bende belki de. Yeterince bekledim mi, o gün geldi mi bilmiyorum... İsminin ismimin yanında olmasından medet ummalımıyım bilmiyorum. Burada umulan "medet"in ne olduğunu da bilmiyorum."
Bir öyküsü vardı ablamın ben ki daha ilkokuldayım sen bile yoksun daha, ismi "Kadife Sokağı" bir adamın bir şeyi yıllarca bekleyip sonra beklediği günün gelmesiyle daha da mutsuz olduğu aslında sevdiği şeyin beklemek olduğunu anladığı çok ama çok güzel bir hikaye beni çok ağlatan. Nedense şimşek gibi çaktı kafamda.. Belki yıllarca beklemek değil tutan tarafı ama bir yerinden örtüştürdüm heralde işte bilmiyorum isteyen istediği ucundan tutsun.
Sen ki "beni hiç olmayacaklara inandıran adam";
demek bizim senle hikayemiz yıllar sonra soğuk ve yağmurlu bir şubat akşamında son bulacakmış.
Herkesin çok net bir tanımı yok belki şu hayatta aklımda ama seninkisi "saman alevi"...
Bir anda gözümü alacak kadar parlayıp sonra aynı hızla sönen, hep öyle olmadı mı zaten...
Şu 'an'dan sonra hiçbir şeyin mantıklı bir açıklaması olamaz zaten, o yüzden bırak,
kalsın...
____________________________0_______________________________
Ve bu yazı buraya yazdığım son yazıdır.
Şu ana kadar takip eden, okuyan eleştiren, yorum yazan, herhangi bir sözünden etkilenen tüm okurlara teşekkürler..
Belki başka bir blogda, başka bir yılda, başka bir yerde görüşmek üzere.